Sosyal medyanın sesinde Doçent Doktor Deniz TİHAN ile bir söyleşi yaptık. Tüm samimiyeti ile sorularımızı cevapladı. Güzel sohbetimizin ve Doç. Dr. Deniz TİHAN’ın hayata dair deneyimlerinin bir kısmı, bu yazımızda sizlerle olacak.
Sevgili Deniz TİHAN, sosyal medyada görmeye alışık olmadığımız mesleklerden birinde, genel cerrahi alanında uzmansınız. Aynı zamanda anatomi dalında da doktoranız var. Vaktinizin çoğu ameliyatlar, akademik araştırmalar ve literatür çalışmaları ile geçiyor. Bunun yanı sıra sosyal medyada da yüksek bir popülerliğiniz var. Sosyal medya için zamanınızı nasıl yönetiyorsunuz?
Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Genel Cerrahi Klinik Şefi pozisyonundayım. Görev tanımım içerisinde ameliyat, endoskopi ve poliklinik hizmetlerinin yanı sıra akedemik çalışmalar ve asistan eğitimi de yer almakta. Çoğunlukla mide-bağırsak sistemi kanser cerrahisi ve obezite cerrahisi ile uğraşıyorum. Bunlar uzun, yorucu ve dikkat gerektiren ameliyatlar. Ama tüm bunların yanı sıra sosyal aktivitelerime, hobilerime ve arkadaşlarıma da vakit ayırmak için elimden geleni yapıyorum. Bu, aynı zamanda sosyal medyayı da verimli kullanmayı gerektiriyor. Buradaki en kritik mesele, zaman yönetimi. Bu açıdan hem şanslıyım, hem de zaman yönetimi konusunda nispeten başarılıyım. Sosyal medya yönetimi için bugüne kadar profesyonel bir destek almadım. Fırsat buldukça hem kişisel hayatımdan, hem de meslek yaşamımdan kesitler sundum sosyal medya hesaplarımda. Tabii ki bunları genel ve tıbbi etik kurallar çerçevesinde yapmaya özen gösteriyorum. Kişisel hayatım ve mesleki yaşamımı harmanlamaya çalışıyorum. Sadece mesleki başarılarımla ön planda olmak istemiyorum. Hobilerimi de paylaşmak keyif veriyor. Dahası paylaşımlarıma – gerek kişisel, gerek tıbbi – insanları bilgilendirici kısa metinler de ekliyorum. Özellikle Instagram hesabımdaki fotoğrafların çoğunun altında, başta Wikipedia olmak üzere, bir çok kaynaktan elde edilmiş verileri kombine ederek yazdığım ansiklopedik bilgiler paylaşıyorum. Bu biraz zamanımı alıyor çünkü günümüzde internette müthiş bir bilgi kirliliği var ve bu bilgilerin doğruluğunu kontrol etmek çok önemli. Ameliyatlardan, akademik çalışmalardan ve hobilerimden fırsat bulduğum tüm zamanımı, bu tür bilgilendirici yazıları hazırlamak için kullanıyorum. Neyse ki günümüzde akıllı cep telefonu teknolojisi çok gelişti. Dolayısıyla sosyal medya yönetimini hemen her zaman ve her ortamda yapmak mümkün. Ancak sosyal medya yönetimi belli bir tanınırlıktan sonra profesyonel destek gerektiriyor. Sanırım bu konuda bana en çok destek sağlayacak mecralardan bir tanesi de sosyalmedyaninsesi.com olacak.
Hastalarınız ile sosyal medyadaki etkileşiminiz nasıl? Eski hastalarınız, yeni takipçiler haline dönüşüyor mu? Sosyal medyayı mesleki çalışmalarınızda kullanıyor musunuz?
Hasta ve hasta yakınları ile gerçek hayattaki etkileşimim iyidir. Onlara elimden geldiğince vakit ayırırım ve olabildiğince sade bir dille açıklayıcı anlatımlarda bulunurum. Ama sosyal medya hesaplarımı bir çok hekimin yaptığı gibi profesyonel amaçlı kullanmıyorum. Ben sadece sosyal medyada hayatımdan kesitler sunuyor ve genel olarak “Deniz TİHAN kimdir?” sorusunun yanıtlarını sunuyorum. Bunun yanı sıra yaptığım ameliyatlarla ilgili sosyal medya paylaşımlarımda, o cerrahi teknikler hakkında yalın bir dille yazmaya çalıştığım bilgilendirici metinleri de paylaşımların altına iliştiriyorum. Hasta ve hasta yakınları sosyal medya üzerinden isterlerse beni takip ediyorlar ama ben profesyonellik gereği onları takip etmiyorum. Dediğim gibi bu mecralar benim özel alanlarım. Hasta ve hasta yakınları ile etik sınırları belirlemek lazım. Bu mecralardan bana yöneltilen tıbbi soruları cevapsız bırakmamaya gayret ediyor, kısa ve öz yanıtlar veriyorum; ama muayene etmek ve bire bir değerlendirmek için hastayı hastaneye davet ediyorum. Çünkü bu tür sosyal mecralar üzerinden hastayı muayene ettirmeksizin tıbbi sorulara yanıt bulunmasını talep etmek, gözü bağlanmış bir kaptandan devasa bir yük tankerini limana yanaştırmasını istemekten farksız. Bir de hasta ve hasta yakını resmi paylaşmayı hem etik, hem de hukuki açıdan uygun bulmuyorum. Zaman zaman ameliyathaneden enstantaneler paylaşsam da, bu fotoğrafların hiç birisinde hasta ve ameliyat sahası ile ilgili en ufak bir görüntü olmamasına azami gayret gösteriyorum.
Sizce sosyal medya platformlarındaki mesleki paylaşımlarınız ile meslektaşlarınıza ulaşabiliyor musunuz?
Dediğim gibi, sosyal medyayı bir reklam aracı olarak görmüyorum. Benim için sosyal medya, insani etkileşimin internet üzerindeki iz düşümü. Tabii ki meslektaşlarımla etkileşimlerim oluyor ama bunu bir promosyon olarak değil, iletişim kurabileceğim yeni bir arkadaş, bir dost kapısı olarak görüyorum. Bence hayatta biriktirilmesi gereken iki şey “anı” ve “insan”dır. Benim için sosyal medya “insana insan lazım” mottosunu gerçekleyebilme aracıdır. Sosyal medya bir amaç olmamalı, hele bir tıp doktoru için…
Sizi yakından tanıyan dostlarınız ve takipçilerinizin bildiği gibi birçok spor dalında başarınız var. Ara vermeden devamlı olarak yaptığınız, sizi sürükleyen bir branş var mı?
Evet bir çok hobi ve spor dalı ile uğraştım; hali hazırda bir çoğuyla da uğraşmaya devam ediyorum. Saint Benoit Lisesi’nde okurken basketbol oynuyor ve klasik gitar eğitimi alıyordum. İstanbul Tıp Fakültesi’nde geçirdiğim yıllar içerisinde lisanslı olarak yüzdüm ve su topu oynadım. Ayrıca Çapa Sualtı Sporları Klübü’nde (nam-I diğer Çapasas) tüplü dalış eğitimi aldım. Hala fırsat buldukça yurt içi ve dışı güzel dalış spotlarında tüplü dalış yapıyorum. Kışın snowboard, yazın ise wakeboard ve kiteboard yapmayı seviyorum. Ayrıca duvar tırmanışı da fırsat buldukça ilgilendiğim sporlar dallarından birisi. Ama en çok sevdiğim disiplin, yakın dövüş ve self defans. Uzun yıllar kick boks ve muay thai yaptım; son yıllarda da krav maga ile ilgileniyorum. Enerjimi boşaltmama ve konsantre olmama yarıyor. Hem ruh disiplini açısından faydalı, hem de çeşitli saldırı senaryolarına karşı kendimi koruyabileceğimi bilmenin güven ve rahatlığını sağlıyor. Bir de dostlarla doğaya çıkmanın, zorlu parkurlarda offroad yaparak o dayanışmayı hissetmenin ve kamp ateşi başında keyifli sohbetler gerçekleştirmenin tadı bambaşka…
Tam bir doğa tutkunu olduğunuzu tüm takipçileriniz biliyor. Doğa size ne anlatıyor?
Sanırım dinlemeyi bilirsek doğa bize herşeyi anlatıyor. Cevaplar doğada… “Doğa ile mücadele etmek” bir çok kişinin diline pelesenk olmuş bir deyim. Oysa doğa bizi her zaman alt eder; onunla mücadele etmek faydasız. Biz doğa ile uyumlu yaşamayı öğrenmeliyiz. İnsan evladı, bir şeyin değerini onu kaybetmeden anlayamıyor bir türlü; ders çıkartamıyor yaptığı hatalardan. Doğayı kontrol altına almaya çalışmak yerine, ondan faydalanmayı başarabilirsek ekolojik dengeye çok daha az zarar verir, çocuklarımızdan ve torunlarımızdan ödünç aldığımız dünyayı olara daha yaşanabilir halde teslim edebiliriz.
YORUMLAR